Mercek Altında

İdlib’te akaryakıt krizi tırmanıyor: Sebep ve sonuçlar

İdlib’te akaryakıt krizi tırmanıyor: Sebep ve sonuçlar
 
 
 
 
 
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Kurtuluş Hükümeti’nin kontrolündeki İdlib’in yaşadığı en büyük akaryakıt krizinin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Bölgede mazot, benzin ve gaz arzında sıkıntı yaşanıyor. Bu da akaryakıtın satıldığı yerlerde büyük bir yığılmaya neden oluyor.
 
Akaryakıt kriziyle eşzamanlı olarak kış mevsimi ve HTŞ ile Suriye Milli Ordusu’na bağlı gruplar arasında çatışmalar başladı.  Ayrıca İdlib’teki en büyük yakıt tedarikçisi Veted şirketi faaliyetlerini durduracağını açıkladı. 
 
Bu kriz ortamında akaryakıt temini için Kurtuluş Hükümeti’nin ruhsat verdiği 5 büyük şirket ortaya çıktı. Veted şirketi de bu nedenle faaliyetlerini durdurdu. Bu şirketler Babü’l-heva (Cilvegözü) kapısı üzerinden Türkiye’den gelen az miktarda akaryakıt elde edebildiler. Bu şirketler ayrıca el-Cebhetü’ş-Şamiye’ye (Şam Cephesi) bağlı İmdad şirketinin Suriye Milli Ordusu’nun kontrolündeki bölgelerden HTŞ bölgelerine geçiş ücreti ödemeden yakıt sağlamayı kabul etmesinin ardından Suriye’nin kuzeydoğusundan mazot sağlamaya çalıştı.
 
İdlib, ağırlıklı olarak Babü’l-heva (Cilvegözü) sınır kapısından gelen yakıta bağımlı. Kuzeydoğu Halep’in kuzeydoğusundaki Hamran sınır kapısından gelen mazot, kalitesinin düşük, miktarının az olması ve gaz içermemesi nedeniyle ikincil kaynak konumunda.
 
Genel olarak İdlib piyasaları, esas olarak benzin ve gaz eksikliğini yaşıyor. HTŞ tarafından kontrol edilen bölgelerde faaliyet gösteren beş şirket de Babü’l-heva (Cilvegözü) sınır kapısından gelen yakıt hariç, şimdiye kadar Suriye dışından herhangi bir yakıt getirmeyi başaramadı. 
 
Buna göre akaryakıt krizi, HTŞ’nin politikalarıyla ilgili bazı noktaları ortaya çıkardı. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:
 
• HTŞ’nin Suriye Milli Ordusu tarafından kontrol edilen bölgelere saldırıda dayandığı ekonomik modelin zayıf olduğu ortaya çıktı. HTŞ bu modeli son dönemde saldırdığı bölgelerde de uygulayacağını açıklamıştı. Çünkü HTŞ, Türkiye ile her an çökebilecek olan tek bir sınıra bağlı durumda.
 
• Gruplar arası çatışmalarda yakıt bir silahı olarak kullanılıyor. HTŞ’nin müttefikleri olan grupların, Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolündeki bölgelere ek olarak Hamran geçidinin kontrolünü ele geçirmesinin ardından, HTŞ’nin bu saldırısının bir kısmının Halep’in kuzey kırsalındaki yakıt giriş ve geçiş noktalarının kontrolüyle ilgili olduğu ortaya çıktı. Suriye Milli Ordusu’na bağlı bazı gruplar da HTŞ’ye baskı kurmak için onun bölgelerine yakıt akışını birkaç gün durdurdu.
 
• HTŞ, yakıt sektörünü kontrol eden tek akaryakıt şirketinin yerine, kendisine yakın veya bağlı diğer şirketleri getirerek hızlı ve kolay bir geçiş sağladı. Bu da HTŞ yönetiminin çok esnek olduğunu gösteriyor.
 
• Yardım kuruluşları tarafından yemek pişirmek ve ısınmak için verilen yakıt desteğinin etkisi bulunmuyor. Bu kuruluşların programları bu bölgelere gelen yakıt kaynaklarına dayanıyor ve meydana gelen grup çatışmalarından uzakta sivillere yakıt konusunda yardım edilmesini sağlayacak herhangi bir programları bulunmuyor.
 
Sonuç olarak, İdlib’teki akaryakıt krizinin çözümü, Babü’l-heva sınır kapısından akaryakıt akışının eski haline gelmesine bağlı. Buna karşılık Türkiye HTŞ’nin Afrin’e yönelik saldırısından sonra ona baskı yapma girişimiyle bağlantılı sebeplerden dolayı bu kapıyı tamamen kapatacak gibi görünüyor. Bu durum HTŞ ve Kurtuluş Hükümeti’nin siyasi ve askeri seçeneklerini ve yönetimi altındaki sivillerin geleceği üzerindeki etkisini yeterince değerlendiremediğini gösteriyor.